Müslüm BABA Ruhumu Çizdi!

Birbirimizin hayatlarından nasıl geçiyoruz? Bilindik duygular değil bu sefer. Teğet geçmek mi yoksa teyellemek mi birbirimize… Zarfın kapağını dilinle yalayıp kapatsan da yapışmıyor, o tutkal eksik, çok eksik artık. Gönüllü dinlememişsen, öğrenmemişsen hayatını, göz göze ona anlaşıldığını ya da anladığını hissettirmemişsen onu tanıdım, biliyorum diyemez mişsiniz…

Bir garibi, cefakarı, fakiri, hastayı, çilekeşi, travmatikleri tanımak, anlamak için illa aynı acıdan geçmek yerine gözümüzün önünde olanları görmek için kelebek pencerelerimizin de açık olması gerekiyormuş. Dert sahibinin kışına bahardan bakıp üşümedikten sonra bundan ona ne faydaymış?

Müslüm Babayı izlerken mahcuptum. Gözyaşlarımdan değil de en çok ona gidip insanlara sitemimi, kederimi, geçmiş acılarımı anlatsaydım dönüp bana” eee naapalım yani şimdi” der, Yunus gönlüyle kederimi alırdı almasına da benim utanmam geçmezdi, buna ben daha çok utanırdım.

Bizim hayatımızdan Müslüm Baba geçti sanırdım, meğer biz onun hayatından geçiyor muşuz. Onun olgunluğundan, hüsnü cemalinden, aşk-a naz edişinden, çilelerini dürüp bir sandıkta tutarak kimsenin başına örmeden, kafasını duvarlarda ayıltmış… hayat sabahına en önde, akşamın darına herkesten önce girmiş.

Hepimiz Müslüm olamayız. Okumamış bir adamın YUNUS EMRE kitabını okuyup marifet ettiği bilgilerle hayatta kalabilmenin kahramanlığı bu film. Kimi okur kimi yazar bu düğümü kim çözer? Diye soran Aşık Veysel’e elimi kaldırıp, Müslüm Baba işte işte bu! filmi işaret ederken buldum kendimi. Elimi indirdim dizime, soluma baktım koridor. Bana Veysel’in aşkı gerek gün görmüşüm şu dünyada ne fayda” diyen Servet Kocakaya’ya baktım. İçime içime ağladım sinema salonunda. Karşımda Timuçin’e sarıldım kendime çok yakın buldum. Sanki Müslüm Baba Turna olmuş, Timuçin esmişti doğasından.

Hirai Zerdüş’ün sesinden “Ne fayda”yı dinliyorum, satırlarıma doluyor yaşlarım. Parmaklarım sayıyor Müslüm’ün dertlerini yüz adet el olsa yetmiyor dermanının faydası kalmamış biten ömrüne. Bu cefasıyla da hâlâ beni düşündürüyor… kendim düşünememişim ne fayda.

Elinden hiç bırakmadığı “Yunus Emre” kitabının içinde kim bilir en çok hangi satırı okumuştur diye soruyorum. Cevabını Timuçin’in gözlerinden alıyorum. “Hayret etmediği, hayran kaldığı insanlık makamından” diyor filmin içinden. Göz göze anlaşıyoruz. Görüntüler içime işliyor.

Ya çocuk avucuna bırakılan toprağa merhamet ekerek, mikrofona üflediği ateşinin çırasıyla hayatının coğrafyasına iyilik tutuşturan o ateşin tanrısı değildir de nedir?

Beyaz elbise ile sallanıyor titreyen bedeniyle. Derdi kederi hızlıca dökülüp gitsin rahatlasın istiyorum. Pür dikkat içine çekiliyorum sahnelerin. Gülüşüyle, söylemiyle jiletçisiyle dikkatimizden kaçan koca dev adamın karşısında minicik kalıyorum.

Ben de bilemediklerimin cücesiyim artık. Birbirimizin hayatından geçerken tanınmak, tanımak tanış çıkmak… bilememişiz… yaşarken içinde ki YUNUS’a dokunmak, EMRE’sine sarılmak, sonra onu ermişliğine uğurlamak isterdim. Keşke desem de faydasız.

Kendime göre çok büyüttüğüm çilelerim Müslüm’ün babasızlığının yanında bebeklere dönüşüyor. Yumuşacık kalbiyle filmin içinden çıkıp beni alnımdan öpecek, “ciğerimi delme” diyecek sanıyorum. Sırtımı da sıvazlar, eminim.

Aşkına adam gibi adam, muhteremiyle şefkat melekleri. Müslüm baba bizi vurdu yüreğimizden. Gönlümüze onu uçuran Timuçin’e, tüm oyunculara filmin müziklerini dinleyerek selam veriyorum.

Film bitiyor… Ruhum mestane. Yürüyemedim kendime uzun süre. Kalakaldı asfalt orada, ben duvar dibinde.

Müslüm meğer ondört bin yıl gezmiş pervanelikte, Baba ismini bulmuş divanelikte, içmiş aşkın şarabını şişede, bir mestane haliyle, insanlık dışında kalmamak için kendini dara çekmiş, hesabını vermiş ve Turna kuşlarının aşkıyla uçmuş.(1)

Müslüm’ün anlamı; “temiz doğru, namuslu” diyor sözlük. Yetmiyor dil bilgisi bu yazıma.

Kısaca İNSAN demedikten sonra, bize ne fayda…

Bilge Öztoplu

(1)

“On dört bin yıl gezdim pervanelikte

Sıtkı ismini buldum divanelikte

İçtim şarabını mestanelikte t

Kırkların ceminde dara düş oldum”

Haydar Haydar Türküsü/Ali Ekber Çiçek

Comment 1

  1. Leyla
    21 Ocak 2020

    Kaleminize sağlık. Çok güzel bir yazı olmuş.

Leyla için bir cevap yazın Cevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.