Şikayet Etme, Üret!

Yaşam üretim deresinin içinden akıyor !

“Başka gezegenlerde de hayat var mı diye merak ederiz. Sanki bu gezegende yaşamayı becerebilmişiz gibi .” Aldous Huxley

Size bugün, bu cümle ile seslenmek istedim. “Yazar Huxley boşuna yazmamış, vardır bildiği” dememize gerek kalmadan, yaşadığımız dünya’nın daha biz bir şey demeden “yoksa beni beğenmiyor musunuz? “ diye sormaya başladığını duyar gibiyiz. “Beğenmek ne demek, burada daraldık, yerimiz dar, birlikte yaşayamıyoruz, çok sıkıldık çoook” diye birde üstüne Sezen’in şarkısını patlatacağız neredeyse.

Hep birlikte, masa üstüne konulan o evrensel vazoda ve o buketin içinde yer almaktan keyif aldığımız o duyguyu hayal etmenizi istiyorum. Kollektif bilinç içinde çiçek tozlarınızın birbirine karıştığı, yaprakların renklerle kaynaşıp ressamlara ilham verecek görüntünün içinde, ruhun sakinliği, bireyin birbirine karşı gösterdiği hoşgörü, yardım ve eşit haklara sahipliği, size güzel bir rüya gibi gelmiştir mutlaka… Düşündüğümüz de “evet, belki olabilir” diyoruz, ama görsel beynimizi çalıştırdığımızda bu görüntüye çabuk giremediğinizi biliyorum.

Nerde ooo… sesi ile birlikte güzel güzel yaşamak cümlesini , saygılı beyler, anlayışlı bayanlar, adaletli devlet, suçu cezaevlerin de değil de toplum da sosyal ceza olarak çeken mahkumlar, mutlu evlilikler, yaratıcı bireyler sözleri takip eder ve örnekler bu hep uzar gider… Bütün bunlar sanki Jüpiter de, Uranus te, belki de gerçekten Mars ta…
Bilmiyorum orda mı yoksa? “Bunların tersini düşünün” diye sorsam, hemen “şimdiki dünya” deyip, hayal kurmadan, düşünmeden cevap verirsiniz.

Benim bildiğim tüm bunların burada değil, kendi dünyamız da olduğudur… ‘Şikayet ettiğimiz her şeyin, hepsine potansiyel olarak sahip olduğumuzu’ söylüyorum. Sert bir cümle gibi görünse de biraz düşündüğünüz de anlaşılacaktır. “Bu dünya bana dar” diyen birisine, “git genişlen, ve de genişlet, bir şey üret. Biz de sayende genişleyelim” demek çok kolay, ama şikâyetçi yapıya çok fayda etmiyor.

Sen şikâyet ettiğin konunun ne kadar parçasısın? Senin dünyanda, bu konuyu sen nasıl çözersin, ne gibi yardımlar alırsın? Bir mücadele uğruna o çözüme ne dökersin? Nedenler, seni nasıl çözüme götürür? Ağzı olan konuşuyor mu?

Çözmek niyetinde misin?

Olumlu örnekler çok, eli kalem tutan oturup şikâyet ediyor, ayakları tutan gidip hakkını arıyor, gözü gören bilinçli farkındalıklarla elinde Mum ile yol arıyor, gezen fotoğraflıyor, gerekirse ülkenin durumunu sergileştiriyor…
Bireysel üretim moral olarak birlikte yaşamaya alt kaynak sağlıyor, kollektif hayatın içinde bir bütünün için de paylaşımın keyfiyle hayatı sürdürme canlılığı veriyor. Herkesin böyle hissedip yaşadığı bir dünyayı hayal etmek zor olmaz sanırım. Görsel beynimiz hayal etmemize izin veriyor, bir de siz izin verseniz! Görsel beynin çalışması ile beynin fonksiyonları da üretime geçiyor.

Ne de olsa görev bilinci…

Yaşam, üretim deresinin içinden akıyor. Üreten insanın sesi daha çok çıkıyor, hatta bağırıyor. Onun konuşmaya hakkı var, şikayete zamanı yok. Otur araştır, anlat, paylaş, bilgilen, ama yeter ki şikayet etme. Başka gezegenlere rezervasyon yaptırmaya gerek yok, zira dünya da zaten yeteri kadar yer var. Hem de kardeşçesin.

Bu güneşli ve sıcak günlerde dışarı çıkmadan, bir tutam kendinize ihtimam gösterin. Önce sahibi olduğunuz o değerli beden vazonuzun içine sevgi, hoşgörü tohumları atıp, kendinize göre bildiğiniz olumsuz çiçeklerinizi, olumlu davranış çiçeklerinizin üstüne koyarak öpüp koklamanızı, kucaklamanızı ve hepsini bir vazoya seyrede seyrede yerleştirme keyfini öneriyorum.

Yaşam üretim deresinin içinden akıyor.

Hep birlikte aktıkça büyümek, coşmak dileğiyle.

Bilge Öztoplu
Profesyonel Koç, NLP Practitioner

Yorum yapın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.