Bahar Bahçe Gönlüm!

Bahar bana “bahar bahçe” çağrışımı yapıyor.

Cıvıl cıvıl kuşlar, güller, çiçekler bir düzen içinde birbiri ile uyumlu. Doğa uyanıyor içimde. Ümidimi canlı tutuyor. Sulandıkça doğa yağmurlarla, hizmet eden yağmura havaya güneşe selamlarımı gönderiyorum.

Ben de hizmet etsem bu dansa.

Eteklerinden tutsam yeryüzünü, kirlenmesin üstü başı. Kollarım havada hep asılı kalsa tutarım belki, diye gökkuşağını. Ağacın canı acımasın, diye baltanın ucunu da ağaçla inceltsem.

Hikmet dileyen herkese, doğa “hizmet“ diye bağırsa ve onlar da hizmet etse bahara, bahçeye.

Yanlış inanç kalıplarımı büyüteçle büyütüp daha da net görsem.

Kemirgen inanç börtü böceklerine gidecek yeni yollar açsam. “Bana zarar vermesinler yeter ki” diye önceden onları arılara şikâyet etsem. İnançlarımın hepsini bala çevirseler. Görsünler günlerini. Benden uzak dursunlar hep. Gözüm görse inançlarım olduğunu kabul edeceğim. Ama göremiyorum ki? İnançlarım öyle derin, kapsayıcı, ailemden, yaşadıklarımdan, genetiğimden, yerden gökten yağmışlardı üstüme yıldız gibi. Ani iletişim kazalarında, olayı sorguladığımda zar zor fark edebildiğim inançlarımı arılardan da geçtim, kuşa, kartala şikâyet etmeye hazırım, ama onları yok etme gayretini kim gösterecek?

Bu bahar önce beni temizlese, ben de işi bitmiş bir Kar makinası olup hem kendimi hem de önüme çıkanları temizleyerek başarılı iş yapıp çıkıp gitsem kış mevsiminden. Yerine gelen taze çimenleri biçecek olan havalı bir çim makinası olsam ve çekirdek inançlarımı, korkularımı, kaygılarımı biçip altından çıkacak solucan, böcek ya da kötü dediğim doğama ters düşenlerimi görsem…

Fark edip fark ettirebilsem ki bu bahar hepimiz için yenilenme fırsatı.

Çimlere yayılıp kendimizi rahatlıkla konuşturup güneşin ışıkları altında papatyanın selamını versek birbirimize.

Birbirimize ön yargısız sarılsak, kuşlar, bülbüller bizi görüp halay çekse, kuzular kolbastı yapsa, kediler köpekler kol kola girip bize tempo tutsa. Kardeşlik, dostluk sevincimize leylekler paraşütle yağmurlar gönderse, sincaplar uçurtmalarımızın iplerini tutsa. Güzel olmaz mı?

Gönül bahçemize bahar gelmiş aslında. Karanlık kasvetli günleri birbirimize dokunarak, duygudaşlık yaparak, gözlerinin içine bakarak, dinleyerek atlatabiliriz. Kışın soğuk yaralarına bahar yapraklarını sürerek pansuman yapabilir, bahar kokulu çiçeklerle acıyan yaralarımızı temizleyebiliriz.

Sokulmalıyız yüreklice birbirimize, korkmadan.

Değer görmek, anlaşılmak, onaylanmak, beğenilmek, desteklenilmek beklentileri yerine bahar coşkusunu koltuk altımıza alıp tepsiye önce dantelli mutluluğumuzu serelim. Sevgimizi, pozitif enerjimizin kenarına pembe tomurcuklu badem çiçeklerini koyup sevdiklerimize sunalım. Teşekkürü beklemeden hem de!

Tamam derseniz;
Beklentisiz, bu baharın sorumluluğunu alarak coşkunun sahibi kim ise doğanın başkanı o olsun. Görevimiz uçurtmanın çatısına beraber tutunmak ve yükselmek için, bu baharı farklı yapmak olsun. Sonuçlarına bağlı olmadan yaşadığımız deneyim tadımız, kokumuz, neşemiz bizim olsun.

Bir bakın gönlünüze o zaman,  belki de gönlünüzün bahçesine çoktan bahar gelmiştir, kuşlar yuva yapmıştır.  Koşulsuz veren doğanın cömertliğinden tüm doğa nasibini almışsa bu bahar yine sıra biz İnsan evladındadır.

Ekelim doğaya bu bahar sahip olduğumuz ne varsa,  doğaya bırakalım sevgilerimizi, neşemizi. Biz suladıkça doğa büyütsün kucağında bizim için sunduklarımızı.

Biz içerken mutluluk şaraplarını, birer yudum da doğaya bırakalım. Yeryüzünün de bizim güzelliklerimizden nasibi olsun.

Bu bahar hepimiz için farklı anlamlarla var olsun.

Hoşça Baharların, hep güzel kalın.

Sevgiler
BilgeCE

Yorum yapın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.