Haber Hürriyeti-İlişkiler Okulu’ndan Bilgelik Dersi, Ökkeş Ağaoğlu

Haber Kaynağı: Haber Hürriyeti

Tarih: 15 Temmuz 2016

KİM diyebilir ki, her roman yazarı, her şiir yazarı ve her senaryo yazarı siyasetten uzak durur?

KİM diyebilir ki, her roman yazarı, her şiir yazarı ve her senaryo yazarı siyasetten uzak durur?.. Kim diyebilir ki böylesi kitapları ilahlaştıran yazarlar, sayfalarındaki kültürel eylemlerinde siyasete dokundurmazlar?.. Kim diyebilir ki ekonomik çöküşün ardından siyasi çöküşün de olmayacağı veya olamayacağı gelişmeleri yazarlar kitaplarına taşımazlar?..

Ne olursa olsun, bütün yazar – çizerler, kitap yazan değerli kişiler, güncel olayların getirdiği “içinden çıkılmaz olayları” objektif olarak ele aldıkları için, ucu mutlaka siyaset akımına kapılmaktadır. Sonuçta da bundan rahatsız olan cenahlar da, düşünce kavramları içinde kendini siyasi yanlışlıkların içine hapsedilmiş bulurlar.

İşte bu hapis kurallarının zincirini kırmaya çalışan değerli kitap yazarlarından biri de Sayın Bilge Öztoplu’dur. Kendi düşüncelerini adeta bir ders niteliğinde her okulun yaşadığı sınıf kavramı ve gelişmişliğin meydana getireceği kültür akımını ortalığa dökerek gerçek düşüncelerini ortaya koyan çok değerli bir kitap yazarımızdır. Kitap yazarlığı öylesine yazılmış bir yazı olarak meydana gelmiyor. Ayrıca öylesine yazılmış o kadar kitap var ki… Ama o kitaplar ne fikirleriyle topluma önder olabilmişlerdir… Ne de düşünce
kavramlarının bir değerinin olmadığı yaşam odasında nefes olabilmişlerdir…

Bunların tek hedefi, kalıplaşmış siyasi hilelerle yollarına devam etmeye çalışmış olmalarıdır. Ama bunların tam tersini “değerli fikirsel tespitleriyle” meydana koyan… Çıkarcılığın ders ve eğitim alanlarına kadar girdiğini gözler önüne seren… Gencecik beyinlerin siyasal ve fikirsel alanlarda nasıl da mücadele ettiğini özgürce ortaya koyabilmelerine özgür kalemiyle yardımcı olan Sayın Bilge Öztoplu, “İlişkiler Okulu” kitabıyla değerli düşünceleri
ölümsüzleştirecek kadar ilerilere taşımış değerli bir kitap yazarımızdır.
Sayın Öztoplu, kitabındaki düşünceleri öylesine derinlemesine düşünmüş
ve yazmış ki, kitabı okuyan kişilerin “Acaba bu satırdaki düşünceyi
neden yazarımız oraya koymuş?..” gibisinden sorunun cevabını dahi
satır aralarında vermeye çalışmış.
Daha doğrusu kitap, her okuyucu için soru cevap niteliğinde olmasa
da… Röportaj kadar açık ve anlaşılabilir netlikte doyuruculuğunu
koruması açısından da güzel bir esere imzasını atmış Sayın Öztoplu…
Nerede atmış?..
İlişkiler Okulu’nda.
Bakın İlişkiler Okulu’nda “Acaba insan kendini nasıl tanımalıdır
ki?..” sorusunun cevabını bile bulabilmiş. Örneğin, bu tür düşünceyle
kitabın sayfalarını açan bir okuyucu, yazarımızın, “Bu yolda kendimizi
hızlıca tanımayı” hangi açıdan ele aldığı sorusunu kendine
sorduğunda… Bunun cevabını yine kitapta bulabilecektir.
Zaten yazarımız Öztoplu, bir insanın kendisini tanıma konusunu bakın
nasıl açıklıyor:
“Bu yolda kendimizi hızlıca tanımayı; dikey ilişkiler değil, eşit
konumda ve kolay tolere edilemeyen yatay ilişkiler (karşı cins)
üzerinden yapılabildiğini amaçlayan (İLİŞKİLER OKULU) kitabını
yazdım…”

İLİŞKİLER OKULU KİTABININ GERÇEKTEN DE OKUL NİTELİĞİNDE GELİŞMELERE
AÇIK OLDUĞUNU VURGULAYAN ÖZTOPLU, ROMANSI KURGUSUYLA YAZDIĞI KİTABININ
İNCELİKLERİNİ BİZLERE VERMİŞ…

İki yıllık bir çalışmanın ürünü olduğunu söyleyen Öztoplu, kitabında
“Karadeniz Ayder’ine yerleştirdiğim okulu ve kurgusunu dört kapı kırk
kapı felsefesinin kişisel gelişime senteziyle birleştirip her kapı
geçişinde kendimize daha da eğilerek bu tanıma yolculuğunu teknik ve
roman kurgusunda verdiğini” söylüyor. Söylemekle de kalmıyor, aslında
okulun öğretmenlerinin “Derin”, öğrencilerinin ise “Özgür”
farkındalığını sınıflara indirgemiş olması da düşünce harmalına
derinlik kazandırıyor.
Bu kitabı okuyan kişilerin bireysel düşüncelerindeki sorularına bir
değil, birçok yanıtla karşılık bulacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Bunun dışında, şehir yapılanmaları altında ezilen sınıf
zenginliklerinin… Sevgi girdabına girip de kurtulamayanların…
Çeşitli karşılaştırmalarla standart yaşamın her kişide bıraktığı
izlere kadar dokunulmuş bir değerli kitap “İlişkiler Okulu”…
Aslına bakacak olursak eğer, kitap yazarları hiçbir zaman pes
etmezler. Aksine yazdıkça kamçılanır, piştikçe pişerler. Sadece yazı
yazmak gayesiyle değil… Yazdıklarını kitaplaştırıp ölümsüzleştirerek
kamuoyuna yararlı olmanın çabasını daha çok vermeye çalışırlar. Çünkü
burada amaç doğru ve dürüst bilinenleri halka aktarmak… Yanlış
felsefeyle yola çıkanları deşifre ederek muhatap alanlarının doğru
yolda olmadığını belirlemektir.
Zaten bunu yaparken de çeşitli bütün yanlışlara kafa tutarak buralara
kadar gelmiyorlar mı?..
Tabii ki geliyorlar.
Hem de onur savaşıyla…
Karakter savaşıyla…
Ve yazdıklarının arkasında durma savaşıyla…
Sonuç olarak her ne kadar eğitime ve öğretime yaptıkları katkı belirli
kesimce görünmese ve de (kasıtlı olarak) görünmek istenmese de…
Kamuoyunun görmesi ve yazarımızın kitaplarının sayısının rakamsal
artışları, yazarımıza vurulan kamçının en güzelidir.
İşte bu yüzdendir ki halkla bütünleşen yazarlarımız, imza günleri
dolayısıyla halkın ayağına gitmeyi onur duyarlar… Kendilerine görev
sayarlar. Kitaplarındaki roman kahramanlarının isimlerinden tutun,
yaşamaya çalıştıları mekan ve şehirlere kadar araştırmacı olurlar.
Nerede olurlar?..
Tabii ki halkın arasına karışarak olurlar.
Öyle ki, halk arasında geçen çok önemli iki, bilemediniz üç – dört
kelimelik söz, yazarlarımızın beyinlerinde patlamalar yaratmaktadır.
En küçük detayın dahi yazarlarımızda bıraktığı derinler izler, adeta
dile dökülüp sayfalarda yerini alabilmektedir.
İşte bu yüzdendir ki kitap yazarları, çok değerlidir. Ve bu değerleri
daha değerli kılmak için kitaplarını okumak… Anlatmak istediklerini
tam anlamak… Yanlış yolda yürüyenlerin algı rüzgarlarına kapılmamak
için yazarlarımız bizlere beyin jimnastiği yapmamızı sağlar.
Bunlardan biri de Bilge Öztoplu’dur.
Sayın Öztoplu “İlişkiler Okulu” kitabıyla bizlere beyin jimnastiğini
yaptırırken… Ne öğretmenin – ne öğrencinin… Ne siyasetin – ne de
çeşitli kurum ve kuruluşların aralarındaki yaşamsal kavgalarından
doğan yanlışların peşine düşerek değil… Doğru olanın ne manaya
geldiğini anlatmaktan yola çıkıp… Yanlış kişileri ve kurum ile
kuruluşları tanımamıza sebep olmaktadır.
Böylesi değerli yazarlarımızın kitaplarını okumak insanları ve çeşitli
kurum ve kuruluşları derinden analiz etmemize de yardımcı oluyor…
Çeşitli soru ve sorunların adreslerine kadar bizlere sunmuş
olduklarını görüyor… Her ne kadar siyasi boyutta olmasa da, kaçınmak
adına satırlardaki ince dokundurmalarla konunun adresinin neresi
olduğunu ve çıkış yolunun da nasıl olması gerektiğini biz okuyuculara
tek tek anlatıyor.

GELECEKTEKİ HEDEFİNİN YİNE İNSAN OLDUĞUNU SÖYLEYEN ÖZTOPLU… BU
KONUNUN ANLATIMLARINI COŞKULU BİÇİMDE KİTAPLARINDA GÖREBİLECEĞİMİZİ
VURGULUYOR…

“Gelecek hedeflerim… Ülkeminin gidişatına rağmen bunun bir dualite
olduğu inancıyla zıtlıklarla tamamlanma felsefemle yazmaya inatla
devam etmek olacaktır. Bireyden topluma giderken önce kendimiz ile
yola koyulmak, zayıflıklarımızla yüzleşip kendimizden bir başkasını
daha iyi anlayıp, bir duruş olarak örnek olabilmektir. En zoru da
budur ve hepimizin en aslı görevi bu olmalıdır diye düşünüyorum” diyen
Sayın Öztoplu, ikinci kitabının Eylül ayında basılacağı müjdesini de
veriyor.
Sayın Öztoplu bu ikinci kitapta geleceğin yazarlarının hazırlanmasına
ilişkin büyük bir çalışmayı şimdiden projelendirmiş bile. Yazmaya
hevesli olan 14 köylü ortaokul öğrencisinin de katkısının olduğunu…
Bu çocuklarla yaşanılan zaman sürecinde inanılmaz keyif aldığını
vurgulayan sayın Öztoplu, “İmza günümüzü onların okulunda, o
çocuklarla birlikte yapacağız” diyerek mutluluğunu ve hayattan keyif
aldığını bu sözlerle de bizlere sunmakta.
Aslında ilişkiler o kadar önemli, o kadar zor bir süreçten geçen bir
zaman dilimidir ki… Eğitim hayatında başlayan genç beyinlerin bunu
başarabilmesi açısından yola çıkıldığında, “Eğitim okullarının”, adeta
“İlişkiler Okulu” kitabına çok denk düştüğünü, bu kitabı okuyunca
anlayacaklardır. Çünkü bu konudaki eksiklikleri görebilmemiz için…
Sürece daha bilinçli şekilde girebilmemiz için… Olağanüstü çaba
harcadığını gördüğümüz Sayın Öztoplu öğretisinde, öğrencilerin kendini
tanıma yolculuğuna çıkmalarını, “Turuncu toprağa” uzandıklarında… Bu
buluşmadan doğan saniyelerin bir zaman sonraki “Diploma” törenlerine
ulaştıklarında… “Bir şölen”in gündemine hazırlandıklarında…
“Tören” coşkusuyla derin düşüncelerin kendilerini tanıma açısından
birer “Milat” olduğunu anladıklarında gerçek hayatı bulacaklarını
söylüyor.
Zaten öğrencilerimizi topluma hazırlayanların her ne kadar öğretmenler
olsa da, diploma törenleriyle gerçek hayata atıldıkları anın coşkusu
değil midir?..
“İlişkiler Okulu” kitabıyla yapılması gerekenin neler olacağını en
ince ayrıntılarına kadar bizlere sunan… Tek başınıza kalsanız bile,
bütün sorunların üstesinden nasıl gelinebileceğini detaylarına kadar
anlatan Sayın Öztoplu’ya çıktığı bu müthiş ve değerli yolda kendisine
başarılar diliyoruz. Böylesi değerli yazarların ülkemizden çıkmasından
ayrıca memnuniyet duyuyoruz. Bilge kişiliğiyle kaleme aldığı
kitaplarının devamının genç eğitime ve okullara ışık tutması
dileğimizi önemle belirtiyor, Bilge Öztoplu’ya yolunun açık olmasını
diliyoruz.

Yorum yapın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.