İlişkilere Neden İhtiyaç Duyarız?

İlişkiye ihtiyaç duymamızın en temel nedenlerinden birkaçı, bireysel verimlilik gösterdiğimiz alanlarımızı, ürettiklerimizi gösterip onay, takdir almak için çoğu zaman başka insanların varlığına ihtiyaç duymamızdır. Nesne odaklı insan olsak bile, örneğin fotoğraf makinasıyla, gitarıyla ya da fırçasıyla bütünleşmiş bile olsak mutlaka insanlara bunları gösterip geri bildirim almak isteyen bir tarafımız vardır.

Ben kimse ile ilişki kurmak istemiyorum diyenimiz çok azdır. O da ya çok yaralanmıştır, ya da ruhsal sorun yaşıyordur, ya da kendisini çok izole edeceği bir süreçten geçiyordur.
Kendimizi yalnız hissettiğimizde hemen elini tutabileceğimiz bir el varsa hayat daha anlamlı olur ve hayatı zorluklara rağmen sürdürme gücü verir. Kendimizin hatalarını, eksikliklerini daha rahat görmek için bir ilişkinin varlığı önemlidir.

Yaşam deneyimlerle bir süreçtir. Yaşam ile kendimiz arasında bir denge kurabilmek zaman ister. Aile şartları, büyüdüğümüz coğrafya ve diğer tüm şartlar kendimize vakit ayırıp hayatın tüm şartlarını deneyimlemeye yetmez, öğrenme basamakları tam olarak tamamlanamaz.

Birey yaşam içinde kuramadığı dengeyi yaşamda birisine bağlanarak kendi yetersizliklerini, eksikliklerimizi bir ilişki ile kapatmaya çalışır. Örneğin bir ebeveynini erken yaşta kaybeden birey ileri yaşlarda ilişkisindeki kişiden anne ya da babası gibi şefkatli koruyucu olmasını bekler. Olmayınca hayal kırıklığı yaşar. Hayal kırıklığı kendisini değersizliğe dönüştürür. Ve diğer kişiyi suçlar, alınganlık yapar. Bu dönüştürmeyle düzeltilmezse bu tür davranışlar diğer ilişkilerde geri tepme olarak yaşanır ya da zincirleme taşınır.

İdeal olan; içinde akış, sevgi ve güven olan ilişkilerdir. Zorlama yoktur. Biz ilişkinin bize sunduklarına bağlanmalıyız. Sevgi akışı olan ilişkiler bireylere karşılıklı olarak mesafeler alınmasına yol açar. Psikolojik ihtiyaçtan girilen ilişkilerde, ihtiyaç bitince ilişki de biter. Yine ihtiyaç nedeniyle adı konulan ilişkiler insanı güvende hissettirir ama sözleşme gibidir. Akış yoktur.

Bireyler kendilerini güvende hissederler ancak kendi gibi değil istenilen roller şeklinde davranılmaya çalışılır. Bu tür protokoller bireylerin sevgi akışını engeller. Kurallar, gereklilikler, formaliteler doğallığın önüne geçer. Bu yüzden kendimiz gibi olma ihtiyacı, onay, değer,  takdir görme, sevgi, güven ve paylaşma ihtiyacı bizi ilişkiler kurmaya iter.

İhtiyaç-istek kelimelerini iyice ayırt ederek ilişkiye hangi nedenle girdiğimizi iyi anlamak durumundayız.

İlişkilerimize psikolojik ihtiyaçtan mı giriyoruz yoksa isteyerek paylaşma niyetiyle mi?

Arkadaşlıklarımızı, karşı cins ilişkilerimizi neye göre seçiyoruz?

Kimlikler üzerinden mi?

Statü üzerinden mi?

Fiziksel, cinsel çekicilikten mi?

Karşımızdakinin güçlü yapısından mı?

Kendimizi daha üstün gördüğümüz zayıf kişiliklerle mi?

İlişkilerimizi neye göre anlamlandırıp, yüklediğimiz anlama bağlanıyoruz?

Düşünelim isterseniz!

Sevgiyle kurulmuş ilişki denizinde yüzmeniz dileğiyle.

– ” İlişkiler Okulu ” adlı kitabımdan.

Bilge Öztoplu
Profesyonel Koç, NLP Practitioner

Yorum yapın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.